Kaan&Zeynep

annecikten küçük bir hatıra olsun...

Lilypie Kids Birthday tickers
Lilypie First Birthday tickers

30 Ağustos 2012 Perşembe

Görüntü var ses yok!

Çarşamba günüydü, tezimi danışmana teslim ettim, işe döndüm. Rahatlamışken biraz da olsa, hafif bir boğaz yanması başladı. Kemiklerim de ağrımaya başlayınca tamam dedim yine şifayı kaptım. Akşama sesim çatallaşmaya başlamıştı bile. Sabaha zor çıkıyordu. O gün de iş yerinde aksi gibi konuşmak (konuşmaya çalışmak) zorunda kalınca heralde çok zorladım ki öğleden sonra hiç çıkmadı. Resmen sesim gitti. Babam arayıp sesimi duyamayınca panikledi doktora gonderdi ablamın refakatinde! Neyseki düşündüğüm gibi soğuk algınlığına bağlıymış, viralmiş, mikrobik değilmiş...

Eve geldim ve asıl zoru o zaman başladı. Fısıldayarak konusuyordum gerektikçe... Ama Kaan resmen sinir oldu bu duruma:) Baya baya ağladı! Anlatmaya çalıştıkça sinirlendi. Ben sustum, babası anlattı yine olmadı neyse oyaladı, oyuna daldılar. Sonra yine geldi 'annee' diye seslenip aklınca sesimi kontrol ediyor. Ama yok iste cıkmıyor oğlum dedikçe yine ağlama seansı başlıyor. Fırsattan istifade ilaçlarımı alırsam iyileşirim muhabbeti yapıyorum bu arada tabi, gerektiğinde calpol dışında herşeyi reddeden afacana:)

Bir ara şaka yaptığımı düşündü, yine bir ara gelip sesimi kontrol etti baktı ki yine fısıldıyorum offf benim gibi konuş diye kızdı. Normal konuş, öyle konuşma vs... Yazık yavrum çok üzüldü:(

Doktorun çok sıvı tüketin dediğini söyledim. Uzanıyordum, su şişem vardı sehpada, bana suyumu verdi, gülümsedi böyle sevecenlikle, hadi iç dedi. İçtim biraz, olmaz hepsini bitir dedi, içtim artık.. Hadi şimdi konuş dedi:) Suyu içince sesimin çıkıcağını düşündü minik:) Bir de o şişeyi babasına tekrar doldurttu, getirdi bana verdi, hepsini içmeyince kızdı :) kolaysa bitirme bir dikişte!

Sabahtan da kontrol ettikten sonra biraz üzüldü ama gün içinde alıştı artık...

Hala fısıldamaya devam! gerektikçe...(Fısıldamak ses tellerini daha çok yorarmış aslında) Ama ses verip bir do sesi çıkarabiliyorum kötü de olsa:)

23 Ağustos 2012 Perşembe

Eve dönüş

Kaancım evine geldi Salı akşamı itibariyle:))) Çok çok sevindi, evde nereye koşturacağını şaşırdı minik afacan. Ohh be diyorum ben de oğlum gibisi yok, oğluşumla olmak gibisi yok:)

Evimden bıcır bıcır sesler eksik olmasın..!

Allah hiç bir kuzuyu annesinden babasından ayırmasın..!


(Bir ara tatilimizi anlatacağım inşallah;) Bu tel. den oldu, fotolar da ayarlanmıyor maalesef...)

1 Ağustos 2012 Çarşamba

özledim

Haftasonu kuzucuğumu görmeye, öpmeye, koklamaya, hasret gidermeye gittik. Cuma gecesi bindik otobüse, ctesi sabah kuzuya kavuştuk!
"Bugün çok güzel bir gün"
Uyuyor sanıyorduk ki numara yapıyormuş bizim şakacı afacan, bıyık altından gülüyordu sonradan farkettik gözler kapalı uyuma numarası yaparken... Sonra kucağıma aldım sarıldı sıkıca, babasının kucağına atladı, miki faresini, birkaç oyuncağını ve kitaplarını götürmüştüm, çok sevindi, kitaplarını okuttu, kitaptaki kahramanlarımız ege ve ece sayesinde dişlerini fırçaladık, oyunlar oynadık, şarkılar söyledi ethem dedesinin öğrettiği, denizde dalgalarla boğuştuk, akşamüzeri güneş batırmaya gittik yani sahilde yürüyüş yaptık, akşama rutin pazar gezmesi yaptık. Arabasında uyudu miniğim, dalgalar çok yormuş ki taze süt mısırını yiyemedi, uykuya yenik düştü, yatağına yatırdık gelip, sabaha kadar uyudu:) (Bu arada bu yaz bir dönüm noktası oldu! Evet maşallah artık uykularımız -çok çok nadir aksilik yaşansa da- büyük ölçüde rahat. En önemlisi de kendi kendine yatağına yatıp, sütünü içip uyuması, sallamadan:))) (Bu süper gelişmeyi parantez arasında geçiştireceğim aklıma gelmezdi ama şimdi gündemim çok farklı) Sabah 'patates' diye ağlayarak uyandı komiğim benim;) Sonra o da kendisine güldü, sütünü istedi normal olarak... Yine oyun ve deniz faslı...

Nasıl güzeldi 2 gün! Saçları iyice sararmış, sanki daha bir toparlamış... Çünkü deniz iştah açar tezi gerçekleşiyor, neyse ki orası yarıyor kısaca kuzuma... Sonrası malumm pazar gecesi eve dönüş... Ptesi sabahı direk işe, davul gibi şişen ayaklarla ve sıkan bir ayakkabıyla uykusuz bir mesai günü... Ağlamaklı, hala da öyle... Ama değdi mi değdi, hem de nasıl, bol bol öptüm kokladım... Daha kötü oldu ama itiraf ediyorum şimdi alışmak daha zor geliyor. Tezimi yazmam gerek ama oğlumu yazmak istiyorum resimlerine bakıyorum sürekli. Şu tez işi olmasaydı her haftasonu giderdim, sadece bu sefer o babetleri giymezdim ayağıma...


Tek dileğim iyi olması, ileride de kendi isteğiyle orada kalırsa kalır yazları, ama şimdi bıraktığımız için bize darılmaması, kızmaması, ne bileyim böyle düşünüyorum işte... Gerçi benim akıllı oğluşum o kadar anlayışlı ki bu konuda, gitmek zorunda olduğumuzu kavradı ve de gayet neşeli, mutlu... Bahçe, deniz keyfi yapıyor, dedesiyle kapı gezmesi yapıyor, anneannesiyle pazar gezmesi, sürekli dışarıda temiz hava, güneş, deniz suyu, kumlarla oynuyor, arkadaşı da vardı gerçi o da dönmüş artık ama olsun orda çocuk çok, yemesi çok daha iyiymiş, sesi tel.de hep cıvıl cıvıl... Bunlar da benim tesellim oluyor işte...