Kaan&Zeynep

annecikten küçük bir hatıra olsun...

Lilypie Kids Birthday tickers
Lilypie First Birthday tickers

18 Aralık 2012 Salı

4 yaş!!!

18.12.2008 Saat:10:10'dan itibaren hayatımız ne çok değişti! Artık herşeyden önce minik bir adam geliyor bizim için... Ve O artık 4 oldu!!! Kutlu olsun:)))

O güzel, güleç yüzün hep gülsün oğlum! Allah uzun sağlıklı mutlu ömür versin! Hiç ayırmasın bizi! Neşen hep bol olsun! İyi bir insan ol! Ve Allah hep iyi insanlarla karşılaştırsın seni! İyi ki doğdun, iyi ki varsın evimizin neşesi!

O kadar şımarık bir bıdıksın ki bu arada, doğum gününde tam formundaydın:) Evet yine çıldırttın anneciğini ama olsun sen herşeye değensin;) Yeter ki tek böyle neşeli ol sen...

Okulda ise söz dinleyensin bunu da gördük ya!

Seni çoooook seviyorum canımın parçası!

Bu evdeki kutlamadan, anneanneler, babaanneler, teyzeler, halalar ile birlikte...
Allah nicelerini nasip etsin can can Kaan'ım;)


4 Aralık 2012 Salı

Kabak tadı

Sabah pek bir sevinçliydim aslında. İlk karı da görmüştük. Yeni yıl da geliyordu. Geçen sene o kadar sıkılmama rağmen kardan, nasıl bir özlem duyuyorum nedense! Dışarda lapa lapa kar yağsın, ablacığım hazırlasın mis gibi tarçın kokulu sıcak şarabımızı... Evin çevresi de kar yağınca muhteşem oluyor, dışarı çıkalım yine 'mükremin abi' formatlı kardan adamımızı yapalım... gibi hisler içerisindeydim...
Ama maalesef sadece gri bir hava ve anlamsız soğuk içimi kararttı, beni de sevimsiz yaptı sağolsun.

İşyerinde bugün yasaklı siteler açık olunca bloglara takıldım, içim biraz daha şişti anne-çocuk mevzuularından. Çocuk yetiştirmek, doğru bir şekilde yetiştirmek çok zor tabiki. Fazla takılmak, öyle mi böyle mi yapsam diye kafa yormak ve bu kafayı fazlaca yorunca da hata yapmak kaçınılmaz. Hiç bilmesen daha çok hata yaparsın orası da gerçek. Neticede içinden ne nasıl geliyorsa öyle yapmak, kendi doğrularını bulmak daha doğrusu kendi çocuğunun doğrusunu, onun istediği davranış biçimini ona yansıtmak sanki daha doğru gibi. Ha ben de bunu yapabiliyormuyum! Yapıyorum çoğu zaman, benimsediğim yöntem bu:) Ama her zaman mümkün olamayabiliyor. Genelde sessiz-sakin (bu kalıp hiç değişmez!) bir insan olarak nitelenen ben evde bazen canavar anneye dönüşebiliyorum. Vallahi! Kimse inanmıyor bana ama kocam bizzat şahit olduğundan o da benim bazı insanlarca sakin olarak nitelendirilmeme hayretler içinde bakıyor olabilir:) Aynı şekilde o eski halimden evde eser yok, en çok konuşan (bu vıdı vıdı etmek mi yoksa!?) yine benim hihih:) Nereden geldim buralara! Aslında bir ara çok takılmıştım Kaan'a sürekli sesini yükselten, dır dır eden anne oluyorum diye çok telaşlanmıştım. En sevmediğim, olmayacağım dediğim anne modeline mi dönüşüyorum derken, bir silkelendim! Bu aralar daha bir duruldum neyseki -kendi kendimi telkin yöntemimle yine- Arada pek tabiki bağırmalar, çığırmalar, söylenmeler oluyor yine ama daha az. Ee insanız herşey bize özel:) Evet nerden geldim ki bu konuya? İşte o kadar yazı okursan annelikle ilgili, yine kendi anneliğini sorgularken bulursun kendini!

Aralık ayını seviyorum, önceden pek bir anlamı olmazdı yılın son ayı olmasının dışında, Şimdi oğlumun doğduğu ay olduğundan en sevdiğim ay kendisi. Minik adam 4 olacak! Şu andaki kıvamı oldukça iyi kendisinin:) Biraz daha törpülenmesi gereken yönleri var sadece. O da bu yaşta olacak, inanıyorum. Daha akıllı, söz dinleyen, mantıklı bir çocuk olacağını düşünüyorum bu yaşta. Olmasa ne olur, niye çocukları kafamızdaki kalıplara uydurmaya çalışıyoruz, bilmiyorum. Kendi rahatımız için mi? Söz dinlemese, benim doğru mu değil de kendi istediğini yapsa daha özgüvenli çocuk olmaz mı? Aslında özgür bırakmaya da çalışıyorum, kuralları öğretmeye de -belli ölçülerde- Hadi bakalım ben bugün bu düşüncelerden uzaklaşmak için ne yapmalıyım acaba?

Blogdan da sıkılıyorum bazen... Bu sadece oğlum için yaptığım bir blog. Nasıl günlük tutardık eskiden, yani ben tutardım:) onun gibi... Yazarım, sonra da kitap olarak bastırırım, oğluma veririm bir zaman diye düşünüyorum. Bakalım anne sen naaptın yaa diye gülerse kendi bilir:) Amaan ne bileyim bazen de ne böyle yok uykusu, yok yemesi içmesi şimdilerde kreşi yaz yaz nereye kadar diye bir hava geldi bana. Sanki çok da yazabiliyormuşum gibi! Ondan demiştim kabak tadı diye. Sonra başka şeyler yazarken buldum kendimi. Neyse sustum:) Geçer heralde yakında...

22 Kasım 2012 Perşembe

Ekim-Kasım yayını

Ben sevmiyorum taslakta yazı kalmasını. Yazmışım bir ara...Kurban bayramı sonrası ilk hafta:

"Kaan kreşine maşallah çok da güzel alıştı derken uzuuun tatil kendisini kötü etkiledi. Bayram için Ptesi-Salı da izin alıp Ordu'ya 'mamanne'lere gittik. Pek uzundu gerçekten, yavru da bize alıştı tabi... Ağlamalar, itirazlarla mahsun mahsun gitti okula bu hafta. Bir de tatil boyunca hastaydı. Hayatının ilk antibiyotiğini kullandı. Doktorun yanında bak içmezsen doktoru ararız dediğimiz için doktorun aranması korkusuna düzenli olarak içti neyseki. Valla doğru yanlış bilemem ama bu tehdit sayesinde ilk kez ilacını düzenli kullandı. Gerçi çilekliydi, kesin tadını sevdi yoksa yine de içmeyebilirdi:) Genelde keyfi yerindeydi hasta olmasına rağmen. Zaten sonrasında düzeldi ancaaak tam iyileşmişken tekrar okul başlayınca öksürük ve burun akıntısı yine girdi hayatımıza!
2 doz grip aşısı oldu bu arada 1ay arayla... Vitaminini içiyor güzelce. Bağışıklık güçlendirici. Bitkiselmiş, ne kadar doğruysa... Ama okulda sürekli hasta olacağı için kullanmak istiyorum. Yine okul sağolsun oraya verdim, okulda içiyor, haftasonu evde. Kaan'ın dediğine göre tadı çok güzelmiş, acı değilmiş... Hergün portakal suyunu içirmeye, meyvesini yedirmeye çalışıyoruz... Baldır, pekmezdir doldurdum eve -çok organik hem de:)- ama nafile henüz pek oralı değil... Nar da var bir sürü organiğinden:) Yemeklerine çorbalarına sarımsak filan katıyorum... Şu buhar makinesini de çıkarayım iyice temizleyip onu da açayım arada. Off çok korkuyorum bu kıştan! Başka ne yapsakkii?
Okulu pek bir aktif, sinemalar tiyatrolar vs. ama bizim yavru ketum çıktı. Asla anlatmıyor hiç birşeyi. Okuldan pek konuşmuyor. Bazen türlü cambazlıklarla laf alıyorum ağzından o kadar...
Yine babacılığı tuttu bu aralar! Ben ev işlerine sardım. Bu arada tez bitti, böyle yüksek yüksek oldum:D İşte rahat batacak ya illa bi iş yapacağım!
Oysaki gel buraya yaz işte, yaz da kafan dağılsın işte böyleeee:)))
Fotosuz da olmasınn:


Hatırladım şimdi, foto eklerken sorun çıktı, uğraştım olmadı derken kalmış bu yazı böyle...

Neyse... Pek bir değişiklik yok. Kaan yine hasta ve ben yine hastayım! Ama bence Kaan'ın vitamini iyi geliyor. Hastalansa da sanki daha hafif atlatıyor. Aman maşallah! Ya da hastalığı bana geçirince mi daha hafif atlatıyor yoksa:)

Okulda yemeklerini yiyormuş, kahvaltı sıkıntılı her zamanki gibi. Ama çok zayıf geliyor bana ya çok üzülüyorum. Zaten bayram tatili herşeyi alt üst etti. Ondan sonra 2 hafta tekrar okula alışma süreci yaşadık. Sabahları ağlama krizleri, yok anne bıraksın baba gelmesinler, yok baba bıraksın anne evde beni beklesinler, okuldan alınca ağlamalar, oraya gidelim buraya gidelim feryatları, bunaltmalar... Okulda da çok durgundu, ağlamaklıydı... Bu esnada yemeklerini yeme sorunu da vardı okulda. 2. hafta gibi ancak düzeldi. Ama eve geldiğinde hiç-bir-şey yemiyordu. Hala öyle. Yani nerede gereksiz şeyler var onları talep ediyor yada sadece çorba! Arada favori yemeği olan biber dolmasını istiyor. Onu bile azcık yiyor, yemiyor sonra:( Portakal suyu içiyor, mandalina seviyor, süt zaten 1 numara... Başka da birşey varsa sevdiği-yediği aklıma gelmiyor valla. Bu duruma bakınca da bu çocuk bu yemeyle yine iyi idare ediyor maşallah diyorum ben de. Tatilden sonra erken yatma-erken kalkma da darbe aldı tabi. Ne güzel 21.00-21.30 gibi uyuyan çocuk yine okul öncesi düzenine dönerek geç uyumaya başladı. Sabah uyandıramadık, biz de işe geç kaldık haliyle...

Aman ben de hep şikayet hep şikayet! :))) Öyle değil neyseki dün gece ve bu gece itibariyle daha iyiyiz uyku konusunda. Bu arada yazdığımı hiç sanmıyorum, not edeyim: Kaan artık kendi odasında kendi yatağında yatıyor. Yaz tatilinden sonra tekrar bizim yatağa geçiş yapan miniği konuşarak, yatağının altındaki yavru yatakta bir gece anne-bir gece baba yatacak diye anlaşma yaparak kendi yatağında yatmaya ikna ettik tekrardan. Sadece, bir gece anne-bir gece baba kısmını her gece anne-baba beraber olarak algıladığından ya da işine öyle geldiğinden biraz sıkışık oldu durumumuz ama olsun. Yine buna da şükür diyoruz:) Ennnnn şahanesi de sabaha kadar deliksiz uyuduğu geceler artık daha fazla!!! Ama hak ettik yani bunu 3.5 sene sonra:)))

Başka güzel şeyler de var...Kreşte öğrendiği, ezberlediği şarkıları evde hareketleriyle söyleyen bir oğluşum var artık (hep bu zamanı bekliyordum :)) Kitap okumamı ne zamandır hiç istemezdi, bu akşam kitap getirdi bana oku diye. İşi anında dalgaya alıp dinlemedi ama yine de bir çabası var oğlumun:) Arkadaşlarından bahsetmeye başladı yavaş yavaş, keyfi yerindeyse okulla ilgili birşeyler de anlatıyor bazen. Yine de genelde sorularıma bilmem, unuttum şeklinde cevaplar veriyor. Geçen ingilizce dersi vardı okulda, ne öğrendiniz diye konuşmaya çalışıyordum. Yine bilmem, unuttum dedi. Kaancım okulda öğretmenlerinin öğrettiklerini unutmamalısın, artık senin derslerin onlar şeklinde konuşurken ben van-tuu-triii diye başladı bizimki:) Yani neymiş klasik anlatmayan, konuşmayı sevmeyen, geçiştiren minik erkek modeli! 

Palyaço yapmış:)

En sevdiğin arkadaşın kim dediğimizde Zeynep diyordu. Ben de öğretmenine sordum, hani kimdir bu Zeynep diye, meraktan sadece:) Evet Zeynep varmış da bir alt gruptaymış, aynı sınıfta değillermiş. Kahvaltıda yalnızca bir araya gelirler, bir de hareketli oyunlarımız oluyor, toplu olarak, o zamanlar bir araya gelirler dedi öğretmeni. Ve ekledi: -Demekki uzaktan onu kestirmiş gözüne!. Çok güldüm ama yaa hani kreşlerde olur ya ilk aşk muhabbeti hemen mi başladın çocuğum:)) Neyseki ismini anladık. Bir şöyle tam-net konuşabilseydi kuzucum...

Okula başladığının ilk zamanlarıydı. Öğretmenlerinin isimlerini söylerken "nuutan" gibi bişi diyordu. Biz de bilmiyormuşuz gerçekten. Diğer öğretmenlerinin isimlerini söylüyoruz. Hayet (hayır) diyor, kızıyor, nurten, nuran başka aklıma gelen her ismi sayıyorum...Kaşlarını çatarak bir kızıyor: -Ben lana (sana) öle mi dedim annee ben lana nuutan dedim!- Babacık almaya gittiğinde soracak, unutuyor o da. Bir kaç gün geçti böyle sinirlenmelerle merakla. En sonunda öğrendik ki "sultan" demeye çalışıyormuş afacan:) Ne yapayım aklıma gelmemiş o isim:)  (Oysaki 's' leri söyleyemiyor, 'n"' koymuş oraya. Hiç bir fikrimiz yokken zor da, öğrenince de tabi ya nasıl gelmedi aklımıza diyor insan.)
Şimdi de aynı sorun bir arkadaşıyla ilgili olarak tekrar karşımızda. Sayıyor işte arkadaşlarının isimlerini. Bir tanesi de "kaapun" muş!!! Yine aklıma gelen her ismi alakalı alakasız saydım yok tutturamadık! Bir de hecelere ayırarak söylettirmiyormu: -Bak anne önce kaa de, naman (tamam) nimdi (şimdi) pun de. Eeee ne ki bu isim??? Bak aklıma gelmişken hatırlatma kurayım da yarın sorayım artık;)



18 Eylül 2012 Salı

18 Eylül

Bugun benim dogum gunummm:))) Kucuk adamimin da 45. ayi:)
Nice saglikli mutlu yillara bebegimle...

16 Eylül 2012 Pazar

Kreşte 2. hafta

Yeni bir haftaya başlamadan geçen haftanın da özetini geçmeliyim. Bu kreş en başta bana bloga haftalık yazma programı oluşturttu sağolsun;)

1.gün: haftasonundan sonra kreşe gitmek çok zor oldu ptesi. Kreşten uyarı yapmışlardı zaten zorlanacaksınız diye:) Evden hiç çıkası gelmedi...İkna edene kadar baya bir dil döktük, işe geç kalırsak patron bizi kovar, sana oyuncak alamayız vs diye ikna oldu heralde en son hatırladığım. Gerçekten de oldukça geç kaldık. Kreşteki kahvaltıya yetiştik en azından, gerçi orda da şimdilik çok çok az kahvaltı yapıyormuş bizim ufaklık, ama 1-2 lokma peynir bile benim için büyük bir başarı! Neyse, yani zorla giydirelim, evden çıkaralım yapmadık, kendi isteğiyle giyinmesini sağlamaya çalıştık ama zor oldu tabi... Kreşe gidince problem olmadı, içeri girdi yavaştan... Bir ara aradım kreşi, merak etmiştim, oynuyorlardı, iyi olduğunu söyledi müdürümüz. Almaya gittiğimizde de tüm gün iyi vakit geçirdiğini öğrendik. Uyuyor öğlenleri ancak uyanması problemliymiş. Ağlamış bi ton, kızmış herkese daha benim uykum var diye. Ah ahhh aylarca uyumadı bu çocuk geceleri dedim şimdi acısını çıkarmak istiyor heralde:)
2.gün: yine çook zordu! Sonra anne-baba olarak yine aynı şeyleri tekrarladıktan sonra kendi isteğiyle 'namaan hadi giyin okula git' dedi. Ancaaakkk kreşe girince bir mahsunluk çöktü kendisine, durgunlaştı, deriiin bir iç çekti.. Tam ayakkabısını giydirirken başını omzuma koydu, sonra dizime yattı veee ağlamaya başladııı!!!Nasıl hisli hem de! Kıyamam amaa ben kuzucuğuma:(( O an dedim ki allahım ağlayarak çocuk bırakmak ne zor... Ben yine açıklamalar yaparken en sonunda öğretmeni geldi, 'evet artık Kaan'ı alıyorum' dedi, kucakladı ve içeri girdiler. Kuzucuk ağlıyordu, ben de dokunsan ağlayacak moddaydım ama biliyordum, hazırlıklıydım ve o anda ordan çıkmak zorundaydım. Öğretmen de aslında olması gerekeni yapmıştı demekki... 11 gibi yine aradım kreşi, ne yapayım yani meraklı bir insanım ben, ama bir emin olayım alıştığından, aramam sonra söz :) Neyseki bir sıkıntı yokmuş...Almaya gittiğimizde de yine çok zor uyandığını anlattılar. O sırada geldi afacan hoplaya zıplaya:)
3. gün: den önce salı gecesi yatmadan ağladı minik:( Okula gitmesinmiş, ona babanne-a. dede baksınmış. )(Anneanne işe başladı diyince ondan ümidi kesti, babaannelerden medet ummaya başladı tabi benim akıllı bıdığım:)) Hemen babaanne ve dedeyi de işe başlatmalıydık, nasıl atlamıştık bunu:) Neyse yine aynı şeyleri bir kez daha anlattık. Şimdi diyorlarki 'sen büyüdün artık okula gitmen gerekiyor' denmeyecekmiş çocuğa, ona böyle bir yük yüklemek yanlış olurmuş. Ama konuya bu kanaldan girince bizim yavrukuşun ikna olduğunu gördük, şimdi ne yapalım yani yanlış mı yaptık? Sabah da evden çıkmadan ağladı, sabrım taşsa da aynen bozuk plak gibi ezberimdekileri yineledim:) En son ikna oldu, giyindik, çıktık vee kreşe bırakırken ağlamadı:)))) Genelde gününün iyi geçtiğini öğreniyoruz almaya gittiğimizde de.
4. gün: Gece de sorun çıkarmayan oğluşum sabah fena değildi. Bana önce sordu 'anne ben şimdi kreşe giiiitt' diye. (Tonlamayla soru sorduğunu anlıyoruz:) Evet oğlum vee devamında bir ton laf sıraladıktan sonra korkuyla patlak verecek mi diye baksam da, Kaan da aslında sanki hayır dememi mi bekliyordu, tam emin değilim ama arıza çıkarmadı neticede. Gittik, içeri geçti (yani bu hafta zıp zıp girmedi pek kreş kapısından:)) Ancak almaya gidince öğrendik kii oyun oynarken çok eğlenmiş bugün, yarışma yapmışlar. Defterine de Kaan çok keyif aldı diye özellikle not düşmüşler...
5. gün: Sanırım o yarışmadan cidden keyif almış ki oldukça hevesli gitti bizimki. Hatta gece hadi uyuyalım, hemen sabah olsun, okula gidelim diye uyudu. Çıkışta da yaptıkları 'örümcek' elinde, kıpır kıpır, onu oynatırken çıktı karşımıza. Zaten hergün genelde elinde o gün yaptığı bir şeyle karşılıyor bizi. Bir de çocuklarla sanki daha bir kaynaşmış geldi bana. Ayrıcaa o gün bir şarkı da öğrenmiş: 'Ceviz adam' Öğretmeni 'muhtemelen söyler evde, bugün öğrendi' diye bize anlattı gününü. Miki şarkısından sonra bunu da söyledi haftasonu bol bol:)

Bakalım yarın nasıl gidicek kreşe...Bu hafta bizi neler bekliyor acaba?? Yalnız alıştıysa artık ve sorunsuzca gidip gelirse heralde gün gün yazmam bir haftayı daha:D

9 Eylül 2012 Pazar

Şimdi kreşli olduk...:)

Kaan 1 haftadır kreşe alışma turlarında!

Çok heyecanlı bir gelişmeymiş:)

Kreş için ilk önemli şartımız evimize yakın olmasıydı. Tabiki ben iş yerime yakın olması seçeneğini de düşündüm, aylar aylar öncesinden hatta... Sürekli aklımdaydı bu hangi kreş-hangi okul konusu. Ölçtüm, tarttım, biçtim, çokça düşündüm ve sonunda aklın yolu bir, eve en yakın kreş en iyi kreştir dedim. Her sabah erkenden uyanıp evden o kadar yol gitmesine razı olamadım Kaan'ın. Gerçi eve yakın gerçekten "iyi" bir kreş-okul seçeneğim de olduğu içindir bu, bir de tabiki ben işteyken bu civarda annem olduğu için ;)

İlk olarak bir okula karar vermiştik, butik özel okul, halanın oğlu oraya giderken ve oldukça memnunlarken ve de bu sene 4+4+4 sistemi sebebiyle 3.5 yaşındaki çocukları da anaokullarına alacaklarını duyunca da evet biz de oraya veririz diye düşünmüştük. Yalnız saatleri 9 ile bazı günler 15 bazı günler 16 arası civarında olunca, iş yine anneme kalıcaktı. Biz işe gitmek için erken çıkıcaz, annem bize gelicek, bir şekilde Kaan'ı okula o götürcek, veya yakın mesafe de olsa servise verecektik, çıkışta yine annem ilgilenecek vs vs. Kadınceyizin yükünü hafifleteyim artık istedim:) Diğer yandan da ne kadar olsa da anaokulu olacaktı orası, kahvaltısı yoktu, evde yaptırıp öyle gidicekti tabi saat 9da... Niye kahvaltıya takığım; kahvaltı alışkanlığı olmayan oğlum için hep bir umudum var da, kreş ortamında derler ya çocuklar herşeyi yiyorlar diye:) belki orada disipline olup bu alışkanlığı kazanır diğer çocuklarla beraber diye düşünmekteyim... Öğle uykusu da yoktu... Belki ilkokulda hatta seneye anaokulunda buraya gider ama önce bir "kreş" lazım bizim çocuğa, oğluşum daha küçük diye düşündüm:)

Bu arada işyerinden bir arkadaşımın da çocuğunu 3 senedir gönderdiği ve hiç düşünme ver, bu civardaki en iyisi dediği kreşi yine aylar öncesinden hafızaya almıştım. Çok da olumlu şeyler duyuyordum buralarda oturanlardan. Hatta evimize çok daha yakın bir kreş var ki orayla da bir ara görüşmüştüm ama zaten fiziksel olarak pek hoşuma gitmemişti, belki tolere edilebilecek şeyler olabilirdi mesela ne bileyim çok süper eğitimi olsaydı...ama nedense hep beni rahatsız eden bir his vardı içimde orayla ilgili, nitekim 1-2 olumsuzluk da duyunca insan ister istemez soğuyor. Orası çok daha avantajlı olacakken olmadı işte içime sinmedi...
Neyse en sonunda burayla da görüşmeye gittik, kreşin içini de gezdik, içim ısındı resmen. Müdür bana daha ilk baştan müthiş bir güven verdi, ona da içim ısındı:) Belli işine ne kadar bilinçle yaklaştığı. Daha önce de diğer müdürle görüştüğümden, o içime sinmeyen yer, farkı da farkedebildim. Yaptığın işte profesyonellik ve karşındakine bunu verebilmek önemli cidden! Daha tabiki yolun başındayım ama ilk izlenim önemlidir, umarım memnuniyetim hep devam eder.

Dolayısıyla, kocişin de hoşuna gidince buraya karar verdik. Hem ani oldu hem de aylardır aklımdaydı aslında:) Burası da butik tarzında, çok az kişi sınıflar, zaten 3 sınıf var, maks 8 oluyor, tek bir sınıf yokmuş mesela dönüşümlü kullanılıyor. Bu da hoşuma gitti, bütün bir gün bir odada geçmiyor yani...

Müdürün bizimle uzuuuunca faydalı sohbetinin ardından yine de kesin birşey söylemedik ona ama daha arabaya yürürken eşimle tamam dedik. Bir de geçtiğimiz hafta için 'az çocuk olacak, bir kısmı tatilde'yi duyunca çocuklardan tedirgin olan oğluşu daha az çocuklu bir ortama sokmak için acele ettim hemen bu hafta başlatayım diye.

Sonra anneanneyle ve Kaan'la da beraber kabul-kayıt vs işlemleri için gittim. Amacım Kaan'a da kısacık orayı göstermekti. O tanışma faslında bile yaklaşımları oldukça iyiydi. Tadı damağında kalarak çıktı Kaan oradan zar zor, gelmek istemedi:)

Vee haftalık oryantasyon programı başladı. 1 günü 1 haftaya yayacaklardı:
1. gün: 10.30-11.30 arası; tam oyun zamanı gidilecekti. Ben de orada bekledim. Babacık da geldi 1 saatliğine. Tanışma zamanı hemen müdürün yanına öğretmen bir oyun düzeneği kurup orada oynatmıştı. Çocukların yanına gitmemişti, onlar ortamdan ayrılınca aşağı tarafa geçmişti:) Bu sefer oyun kurmayacağım, aşağıya (geniş bir salon var basamakla inilen) çocukların arasına geçsin diye dedi. İlk önce gitmedi tabi bizimki, sonra kandı birşeye indi, başladı yine oynamaya...Yine zor çıktık ordan:)
2. gün: 9.30-11.00 arası; süre uzadı ve ben beklemeyecektim. Bırakıp çıktım. Hoplaya zıplaya girdi içeri afacan, arkasına bile bakmadan. Bir sorun olursa ağlayıp da durduramazlarsa arayacaklardı. Yok sanmam öyle birşey olacağını diyemedim yine de nolur nolmaz diye... Kimse aramadı tabi:) Almaya gittiğimde de dışarda kedi var, hadi ona bakalım vs diye dil dökerek çıkardım yine:)
3. gün: 9.00-12.30 Süre azcık daha uzadı ve işin içine öğle yemeği girecekti. Babacık almaya gitti. Anne hani demiş yalnız:( Tabi ilk 2 gün ben raporluydum, yine şifayı bir şekilde kaptığım için:( Çarş. da işe başladım, bir yandan tezin son şekillendirmeleri derken ben gidemedim almaya... Neyse ki sorun yokmuş, bizimki 1 köfte az patates yemiş:)
4. gün: 8.30-15.30 Kahvaltı ve öğle uykusu da karıştı işe. Ben gittim almaya (arabayla tek başıma! buna da alışmalıyım diyerek:)) Müdüremiz karşıladı vee 'bugün burası artık cazibesini kaybetmeye başladı, hazır olun mızırdanmalar, itirazlar başladı, bundan sonra size dediğim gibi zorluklar başlayacak' vs. dedi. Noldu hayırdır derken, durum anlaşıldı. Baktıki bizim afacan sadece oyun yok burda, yemek de var, kahvaltı bile var, şimdi bir de uyku çıktı başıma diye diye mızırdamıştır:) Kahvaltısını yapmamış ki çok normal peynir, zeytin ağzına sürmez, bunu zaten tahmin ediyordum. Ama öğle yemeğine çok güveniyordum; tarhana çorbası, biber dolması... Kesin yer derken yememiş. Israr etmemişler tabiki daha ilk zamanları diye. Uyku vakti gelmiş, uyumam benim uyku yok demiş, tamam sen de yat arkadaşların gibi, ama uyuma, gözlerin açık kalsın demişler, öğretmeni masal okumuş, o sırada gitmiş bizimki, uyumuş! Ben gittiğimde yeni uyandırmışlardı alacağım için. Yine zıplaya zıplaya geldi, hadi sen de gel dedi bana. Daha kalıp oyun oynacakmış. Yine ne diller dökerek aldım. Müdür de yazık, beni yalancı çıkaracak diyo:)
5. gün: 7.30-17.00 en uzun günü:) Bu arada her sabah hadi okula diye diye gitmişti, ilk kez bu sabah giyinmek istemedi, sonra okul şimdi evde oyun demeler başladı:(( Ben de korkular... Sonra kendi isteğiyle tamam hadi giyin okul dedi:)  Babacık aldı bugün de, beni alamadı, yoksa 17'ye yetişemeyecektik. Öğlen yemeği için hakkında özellikle 'diğer yemeği olmasa da, mantısına yoğurt koymayın, o zaman mantıyı' yer dediğim çocuk onu yememiş kabak yemeğini yemiş! Evet bu çocuk milleti adamı yalancı çıkarıyor kesinlikle! Neyse canım tek yesin de:) Yine uyumuş, kendi kendine.

Bu arada tabiki daha çocuklarla pek muhatap olmuyormuş bizim minnak. Müdürümüz de öyle dedi,şu anda birebir öğretmeniyle, bizimle ilişki kurar, onu bir süre beklemeyin dedi. Ama en azından çocukların içine karışıyor ya buna da şükür! Neydi bir dönem o canayakın, sevimli şey çocuk görünce yabani oluyordu.
Alışacak işte böyle böyle... Şimdilik herşey iyi, bakalım bu hafta neler olacak. İnşallah sorunsuzca gider geliriz beraberce:) Sabahları 7.30-7.45 gibi bırakıcaz, dönüşte de 18-18.15 gibi alıcaz, bu da büyük ihtimal babacık olacak.

Unutmadan anneanneyi de işe başlattık! Ben sana küstü diyip duruyor beyefendi kadınceyizi görünce. O da üzülüyor tabi, kesin sen niye bana bakmıyorsun, beni okula gönderiyorsunuz tavrı bu diyor annem de. Sonra şaka yaptı, ben sana küstü değil diyor (Kaan'ın olumsuz cümlelerine bayılıyorum bu arada: Ben acıktı değil! mesela, çok şeker ama:)) Biz de anneanne de artık işe başladı dedik tavsiye üzerine;)

Çok geç oldu yine. Tezimi de jüri üyelerine verdim, sunuş hazırlamam gerek ve bu cuma bitiyor bu işkence inşallah:) Dile kolay 8 senede masteri bitircem bir aksilik olmazsa:D

İşte bu da kreşimizden Kaan'ın ilk faaliyeti! Allahım ne mutlu!! bende de niyeyse böyle bir heyecan bir heyecan:) İlkokula başlayınca n'olurum kimbilir:)

1 Eylül 2012 Cumartesi

Yaz Tatilimiz

Ve nihayet tatilimizin özetini çıkarmanın zamanı geldi!
En azından başlangıç yaptım taslakta kalırsa da devam ederim böylelikle:)

Bizim tatilimiz haziranın son haftası başlayıp temmuzun 2. haftası bitti, 3 haftalıktı... itiraf ediyorum fazla bile geldi. Seneye nasip olursa bölerek alıcam iznimi. Kaan'ın tatili ise baya uzun sürdü ki hala emin değilim iyi mi oldu kötü mü diye. Evet çok mutluydu ama acaba diyorum içinde neler yaşadı kuzucum... Sanırım seneye bırakamam artık, bu sene tez de var diye elimden birşey gelmedi ama. Seneye yazın bizimle olabilmesi için okul tercihini bile ani bir kararla (hoş çok da ani sayılmaz) yazın da açık olan bir kreşle değiştirdim.
Bunu ayrıca anlatacağım bu arada, zira pazartesi Kaan kreşe başlıyor. 1 haftalık oryantasyon programı olacak. Bakalım bizi neler bekliyor? Umarım güzel şeyler olur...

Tatilimizi anlatacaktım... Amaan tatildi işte ne yazayım dedim sonra da :) Deniz-kum-güneş ve yazlıkçı Kaan! En iyisi fotolar gelsin:


Tabiki yazlıkta bir Kaan klasiği: hortumla bahçe sulamak, heryeri ıslatmak ve en son bayramda gittiğimizde ise anneyi sulamak/ıslatmak oldu...:)

Bu da bir Güzelçamlı/Kuşadası klasiği : Kaan'la çıkılan yürüyüşlerde güzel günbatımı...

Şirin şey 'deyyee'siyle:)

Eh bunlar da klasik... her çocuk için:) 

Milli Park'a gittik bu sene sık sık... hem ufak çaplı piknik hem de muhteşem deniz sefası
ve hamak keyfi... Kaancık da hamakta uyudu bol bol:)

Keyif adamı... 
  
Tekne turuna gitmiştik yine klasik olarak. Yalnız bu seferki fenaydı, nasıl bir curcuna! Tekne büyüktü ama çok da kalabalıktı. İyi ki batmamışız :)
  
Bir arkadaşı daha olmuştu son zamanlarda:) 

Yatmayı pek sevmedi, itmeyi daha çok tercih etti:)

Aktivite adamı...

İlk arkadaşı :)

Sanatına tatil nedeniyle asla ara vermedi...

Ennn güzel uyuduğu yaz... Hatta bu yaz kendi kendine uyumayı öğrenmesi açısından bir dönüm noktası!

Kendi yatağında da yatıyordu aslında, ama yazlıktan döndüğünden beri tekrar ortamıza geçti, odasında yatağında yatmıyor... Bu da bana ders olsun! Olsun şikayetim de yok gerçi:)


Son olarak yine bir gün batımı ve muhteşem deniz fotosuyla bitiriyorum;)


Hep tel.den çekilen fotolar... Makineye yazık oluyor. Üstelik artık eskisi kadar çok çekemiyorum...

Bir de evlilik yıldönümü kaçamağımız vardı aslında Samos'a doğru... O da sonraya kalsın geç olmuş;)

30 Ağustos 2012 Perşembe

Görüntü var ses yok!

Çarşamba günüydü, tezimi danışmana teslim ettim, işe döndüm. Rahatlamışken biraz da olsa, hafif bir boğaz yanması başladı. Kemiklerim de ağrımaya başlayınca tamam dedim yine şifayı kaptım. Akşama sesim çatallaşmaya başlamıştı bile. Sabaha zor çıkıyordu. O gün de iş yerinde aksi gibi konuşmak (konuşmaya çalışmak) zorunda kalınca heralde çok zorladım ki öğleden sonra hiç çıkmadı. Resmen sesim gitti. Babam arayıp sesimi duyamayınca panikledi doktora gonderdi ablamın refakatinde! Neyseki düşündüğüm gibi soğuk algınlığına bağlıymış, viralmiş, mikrobik değilmiş...

Eve geldim ve asıl zoru o zaman başladı. Fısıldayarak konusuyordum gerektikçe... Ama Kaan resmen sinir oldu bu duruma:) Baya baya ağladı! Anlatmaya çalıştıkça sinirlendi. Ben sustum, babası anlattı yine olmadı neyse oyaladı, oyuna daldılar. Sonra yine geldi 'annee' diye seslenip aklınca sesimi kontrol ediyor. Ama yok iste cıkmıyor oğlum dedikçe yine ağlama seansı başlıyor. Fırsattan istifade ilaçlarımı alırsam iyileşirim muhabbeti yapıyorum bu arada tabi, gerektiğinde calpol dışında herşeyi reddeden afacana:)

Bir ara şaka yaptığımı düşündü, yine bir ara gelip sesimi kontrol etti baktı ki yine fısıldıyorum offf benim gibi konuş diye kızdı. Normal konuş, öyle konuşma vs... Yazık yavrum çok üzüldü:(

Doktorun çok sıvı tüketin dediğini söyledim. Uzanıyordum, su şişem vardı sehpada, bana suyumu verdi, gülümsedi böyle sevecenlikle, hadi iç dedi. İçtim biraz, olmaz hepsini bitir dedi, içtim artık.. Hadi şimdi konuş dedi:) Suyu içince sesimin çıkıcağını düşündü minik:) Bir de o şişeyi babasına tekrar doldurttu, getirdi bana verdi, hepsini içmeyince kızdı :) kolaysa bitirme bir dikişte!

Sabahtan da kontrol ettikten sonra biraz üzüldü ama gün içinde alıştı artık...

Hala fısıldamaya devam! gerektikçe...(Fısıldamak ses tellerini daha çok yorarmış aslında) Ama ses verip bir do sesi çıkarabiliyorum kötü de olsa:)

23 Ağustos 2012 Perşembe

Eve dönüş

Kaancım evine geldi Salı akşamı itibariyle:))) Çok çok sevindi, evde nereye koşturacağını şaşırdı minik afacan. Ohh be diyorum ben de oğlum gibisi yok, oğluşumla olmak gibisi yok:)

Evimden bıcır bıcır sesler eksik olmasın..!

Allah hiç bir kuzuyu annesinden babasından ayırmasın..!


(Bir ara tatilimizi anlatacağım inşallah;) Bu tel. den oldu, fotolar da ayarlanmıyor maalesef...)

1 Ağustos 2012 Çarşamba

özledim

Haftasonu kuzucuğumu görmeye, öpmeye, koklamaya, hasret gidermeye gittik. Cuma gecesi bindik otobüse, ctesi sabah kuzuya kavuştuk!
"Bugün çok güzel bir gün"
Uyuyor sanıyorduk ki numara yapıyormuş bizim şakacı afacan, bıyık altından gülüyordu sonradan farkettik gözler kapalı uyuma numarası yaparken... Sonra kucağıma aldım sarıldı sıkıca, babasının kucağına atladı, miki faresini, birkaç oyuncağını ve kitaplarını götürmüştüm, çok sevindi, kitaplarını okuttu, kitaptaki kahramanlarımız ege ve ece sayesinde dişlerini fırçaladık, oyunlar oynadık, şarkılar söyledi ethem dedesinin öğrettiği, denizde dalgalarla boğuştuk, akşamüzeri güneş batırmaya gittik yani sahilde yürüyüş yaptık, akşama rutin pazar gezmesi yaptık. Arabasında uyudu miniğim, dalgalar çok yormuş ki taze süt mısırını yiyemedi, uykuya yenik düştü, yatağına yatırdık gelip, sabaha kadar uyudu:) (Bu arada bu yaz bir dönüm noktası oldu! Evet maşallah artık uykularımız -çok çok nadir aksilik yaşansa da- büyük ölçüde rahat. En önemlisi de kendi kendine yatağına yatıp, sütünü içip uyuması, sallamadan:))) (Bu süper gelişmeyi parantez arasında geçiştireceğim aklıma gelmezdi ama şimdi gündemim çok farklı) Sabah 'patates' diye ağlayarak uyandı komiğim benim;) Sonra o da kendisine güldü, sütünü istedi normal olarak... Yine oyun ve deniz faslı...

Nasıl güzeldi 2 gün! Saçları iyice sararmış, sanki daha bir toparlamış... Çünkü deniz iştah açar tezi gerçekleşiyor, neyse ki orası yarıyor kısaca kuzuma... Sonrası malumm pazar gecesi eve dönüş... Ptesi sabahı direk işe, davul gibi şişen ayaklarla ve sıkan bir ayakkabıyla uykusuz bir mesai günü... Ağlamaklı, hala da öyle... Ama değdi mi değdi, hem de nasıl, bol bol öptüm kokladım... Daha kötü oldu ama itiraf ediyorum şimdi alışmak daha zor geliyor. Tezimi yazmam gerek ama oğlumu yazmak istiyorum resimlerine bakıyorum sürekli. Şu tez işi olmasaydı her haftasonu giderdim, sadece bu sefer o babetleri giymezdim ayağıma...


Tek dileğim iyi olması, ileride de kendi isteğiyle orada kalırsa kalır yazları, ama şimdi bıraktığımız için bize darılmaması, kızmaması, ne bileyim böyle düşünüyorum işte... Gerçi benim akıllı oğluşum o kadar anlayışlı ki bu konuda, gitmek zorunda olduğumuzu kavradı ve de gayet neşeli, mutlu... Bahçe, deniz keyfi yapıyor, dedesiyle kapı gezmesi yapıyor, anneannesiyle pazar gezmesi, sürekli dışarıda temiz hava, güneş, deniz suyu, kumlarla oynuyor, arkadaşı da vardı gerçi o da dönmüş artık ama olsun orda çocuk çok, yemesi çok daha iyiymiş, sesi tel.de hep cıvıl cıvıl... Bunlar da benim tesellim oluyor işte...

15 Temmuz 2012 Pazar

Döndük ama...

Tatil bitti, evimize döndük ama eksiğiz...:(Oğluşum anneannesi ve dedesiyle yazlıkçı hayatına devam ediyor...İnşallah Onun için iyi olur demekten başka da çarem yok!Ama çok özleyeceğim... Canım benim böyle dediğimde de nasıl teselli etmeye çalışmıştı: 'Ama anneeee sen işeeee'Mis kokulum benim inşallah güzel vakit geçirirsin ki aslında biliyorum öyle olacağını...yoksa nasıl bırakırdım...Bir de benim tez olmasaydı!Tatilimizi de bir ara anlatırım;)

13 Haziran 2012 Çarşamba

Atom(ium) Karıncalar

Biziz onlar:) Neden atom karınca? 3.5 yaşını daha tam doldurmamış bir afacanla 1 haftalık yurtdışı seyahatini göze aldık. (2 hafta olacak bile.) Bol bol gezdik, 4 ülkede yaklaşık 8-9 yeri görebildik. Neden mi atomium? Çünkü en başlıca sebebimiz de Belçika'da yaşayan dayımları ziyaretti aslında... Konum olarak süper bir yerde olan Belçika sayesinde de yakın yerleri gezdik, gördük ve de çok sevdik:) (Ne süper bir başlık bulmuşum yahuu:D)

Kaan da gezmeyi seven, eğlenmeye düşkün bir çocuk olduğundan korktuğum kadar zor olmasa da, neticede bol hareketlisinden bir afacan olduğundan zorlanmadık da değil:) Bir de tabiki 1 hafta boyunca pek birşey yemediğini belirtmelimiyim?:))

Dayımın en küçük kızı Ceren ile çok güzel oynadılar, anlaşamadıkları zamanlar da oldu tabiki... Bir çocukla 1 hafta vakit geçirmek Kaan'a iyi gelmiş olmalı ki 1 haftada bile konuşması baya değişti, ilerledi...

Kaan zaten artık öğlenleri bazen uyuyor bazen uyumuyor... Çoğunlukla uyumadı ama bir kaç kere de bir yerden bir yere geçerken arabada Ceren'in oto koltuğunda uyudu:) İşimize geldi tabi bu durum.

Giderken en çok düşündüğüm konu tuvalet işiydi. Aslında ben katlanabilir tuvalet adaptörü görmüştüm, kocişe sipariş ettim, ona Po.tet.te vermişler. Tam olarak istediğim bu değil diye düşünsem de fazlasıyla işimi gördü, çok rahat ettim. En önemlisi Kaan da sevdi. Yoksa çok seçici bu konularda, hoşuna gitmezse kesinlikle totosunu koymuyor:)  Zaten ben genelde hijyen açısından daha olumsuz düşünürken, önyargılıyken, yanıldığımı gördüm. Çok çok daha temizdi! Ne yapayım demekki suç Fransa'daymış, o zaman bana hiç denk gelmemişti temiz bir wc:)

Bir de Belçika'nın havası bizimkine yaradı! Ki oralarda gece 22.30 civarı hava daha yeni  kararmaya başlıyordu, ben ilk gün zorlandım açıkçası, bir de Kaan ya uyumazsa diye paniklerken tam tersi geceleri uyku konusunda sorun yaşamadık, tek bir gece dışında. Aramızda yattı. Döndüğümüzde sorun çıkarır mı acaba, odasında yatar mı yine, yanımıza gelmek ister mi derken korkulan olmadı. Şu anda olduğu gibi odasında yatmaya devam ediyor;)

Oğluşum sen hatırlamayacak olsan bile nerelere gittiğini, nereleri gezdiğini, neler yaptığını neyseki fotoğraflar var da büyüdüğünde bunlara bakabileceksin:) İşte o fotolardan bazıları...



Amsterdam'dayız... Bayıldımm...
Kendisi foto çekilmek istedi, poz verdi böyle...

 Gecesini de görmek isterdim ama ahh oğluşum durmadınız kiii, döndük biz de...



 Köln Katedrali'nde mum yakmaktan alıkoyamadığımız Kaan...


 Maastricht... Görülmesi gereken bir yer, ben çok sevdim...




 Brugge... Yine masalsı bir yer...




Lille... Şımarık Kaan:)



 Bahçe süperdi, eve pek girmedi çocuklar zaten, o rahat ben rahat ;)


Ne de güzel gezdi bizimle aslında, aralarda arıza çıkarsada!
Beklediğimden çok daha güzel bir performans gösterdin bebeğim;)
(o masanın bir ucunda çok daha güzel yedi kendi kendine... bu çocukları kesinlikle kendi haline bırakmak en güzeliymiş, şimdiye kadar yapamadım ama...)


Sırada yaz tatilimiz var inşallah:)
Kaan'ı anneanneyle yazlıkta bıraksak mı?... Dönse mi bizimle?... anneanneyi de getircez tabi bu durumda...  Aslında Kaan için iyi de olabilir, deniz, güneş, bol oksijen, eğlence;) 
Ben teze yoğunlaşırım... (yine yumurta kapıya sıkışmadan yazılamadı o tez!!)
Off zor bir karar ne yapmalı???